1919’un 19 Mayıs sabahı…
Karadeniz’in ufkunda bir gölge belirir.
Sıradan bir gemi değildir bu.
Bu, Bandırma Vapuru’dur.
Ve içinden yalnızca 23 kişi değil,
bir milletin kaderi çıkacaktır.
O sabah Mustafa Kemal Paşa,
dalgaların üzerine eğilerek Samsun’un kıyılarına baktı.
Toprağa ilk adımını atmadan önce
gözleri geçmişe, yüreği geleceğe dönüktü.
Arkasında yıkılmış bir imparatorluk,
önünde esaret altına alınmak istenen bir millet vardı.
Ama o ne geçmişin ağırlığına boyun eğdi,
ne de geleceğin karanlığından korktu.
Çünkü bir yürek, milyonlara inanç aşılayacak kadar güçlüydü.
Ve o gün,
toprağa basan sadece bir çift çizme değil,
bir milletin iradesiydi.
Mustafa Kemal Paşa, o günün sabahını öylesine içselleştirdi ki,
yıllar sonra doğum günü sorulduğunda
hiç tereddüt etmeden şunu söyledi:
“Ben 19 Mayıs’ta doğdum.”
Çünkü 19 Mayıs,
yalnızca onun Samsun’a çıktığı gün değil,
Türk milletinin uyanışı,
bağımsızlık meşalesinin ilk kıvılcımıydı.