Yaklaşık beş yüz yıl evvel Ağrı Doğubayazıt'ta yaşamış bir bilgenin dikkatini bir şey çeker. Çarşıda nalcı dükkânının önü sürekli kalabalıktır. Dükkâna giren çıkan çokçadır. Nalcı bu gidişattan pek memnundur. Kazancı iyi, geliri halicedir. Hemen karşısındaki sahafa giren çıkan ya bir kişidir, ya iki kişi. Bazı günler sabahtan akşama kadar kitap okumak için sahafa giren hiç kimse yoktur. Sahafçı dükkânın önünde tabure üstünde nalcının yanına gelen çıkanları izler, kitap okumak için gelen birini bekler ama bazı günler o kişi bile sahafa uğramamaktadır. Bu hal, bilgenin de dikkatinden kaçmamıştır. Bir gün yine nalcının önü kalabalıkken ve sahafa uğrayan kimse yokken günümüze kadar gelen ve bugünümüzü de anlatacak şu kederli cümleyi kurar: " Bir memlekette sırtı iltihap tutmuş eşeğin nalı, kitaptan daha çok satılıyorsa, o memleket cehalet gazabına uğramıştır." Der.

Günümüzde durum bundan hiç uzak değil. İlme, bilgiye, kitaba, aydınlığa ilgi gösteren, değer veren, sahiplenen insan sayısı çok azdır.

Oysa her tarafa beton döküyor, binalar yükseltiyoruz. Öğretmenin toplumsal itibarı ve saygısı giderek azalırken, İlim ve irfandan uzak bir taşeron, ilkokul mezunu bile olmayan bir müteahhit ülkenin en çok saygı gören kişisi olabiliyor.

Çünkü gelişmemiş toplumlarda saygı, değer ve itibar ekonomik getirilere paraleldir. Bu kadar gösterişe bağlı, bu kadar şatafat meraklısı, bu kadar görünüş ve gürültüye sahip çıkan bir birey, mütevazı bir bilgelik taşıyan bir öğretmene gereken saygıyı elbette gösteremez.

Toplum olarak kitaba gösterilen ilginin istatistik verilerine baktığımızda dünyanın çok uzağında olduğumuzu görebiliriz.

Yıllarca dirsek çürüten, ter döken, emek veren, kendi yaşantısının en değerli mücevheri zamanını kaybeden, en kıymetli yıllarını masa başında geçiren ve tek hayali bu ülkenin çocuklarını güzel yarınlara taşımak olan bir öğretmenin kazancı, bir ilkokul mezunu bile olmayan bir müteahhittin gelirinin çok ama çok aşağısında olduğu bir toplum gerçekliği, aydınlık bir gelecek tasavvur edemez.

Böyle bir gidişatta kitabın içinde yeşeren düşler, büyüyen hayaller, geleceğe yükselen ışıklar, betona gömülür.

Şayet bir toplumda kitaptan çok betona ilgi varsa o toplum geleceğinin önüne duvarlar örüyor demektir.

Beton, ilim ve irfanla yoğrulmuş bir medeniyetin önünde yükselen duvardır. Kitap ise betonda bile çiçek yeşertir.

Muferreh bir toplumun inşası, kitapla beslenen bireylerin varlığıyla mümkündür. Öğretmenin hak ettiği değerinin verildiği, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılandığı, öğretmenin kendini mutlu ve güvende hissettiği bir ortamın mevcudiyeti, bir toplumun geleceğine en büyük yatırımdır.

Geleceğimiz için, göz nuru yavrularımız için, yarınlarımız için, dünyaya meydan okuyan bir “biz”için, öğretmene gereken değeri ve saygıyı göstermeliyiz. Çünkü öğretmen, bir toplumun geleceğinin mimarisidir. Değerlerini yarınlara taşıyıcısıdır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

backlink paketleri
tez yazdırma