Kamuoyunun heyecan ve merakla beklediği ve 23 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılacağı programla açıklanacak olan "2023 Eğitim Vizyonu" belgesinde Milli Eğitim Bakanlığın 3 yıllık hedef ve yaklaşımları açıklanacak.
Ancak ilköğretim okullarında(İlkokul-ortaokul) yıllardan beri süren öyle uygulamalar var ki; bugüne kadar eğitim alanında yapılan reformların, 23 Ekim’de açıklanacak olan vizyon belgesinin ve bundan sonraki yıllarda yapılacak yeniliklerin içini boşaltacak nitelikte uygulamalardır.
Bu uygulamaların neler olduğunu açıklamaya geçmeden önce, konuyla ilgili mevzuatı ortaya koymak gerekiyor.
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 42.maddesinde “İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.” hükmü, 
2-Milli Eğitim Temel Kanununun 16.maddesinde  “Eğitim kurumlarının amaçlarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak için okul ile aile arasında işbirliği sağlanır. Bu amaçla okullarda okul-aile birlikleri kurulur. Okul-aile birlikleri, okulların  eğitim ve öğretim hizmetlerine etkinlik ve verimlilik kazandırmak, okulların ve maddi imkânlardan yoksun öğrencilerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere; aynî ve nakdî bağışları kabul edebilir, maddi katkı sağlamak amacıyla sosyal ve kültürel etkinlikler ve kampanyalar düzenleyebilir, okulların bünyesinde bulunan açık alan, kantin, salon ve benzeri yerleri işlettirebilir veya işletebilirler. Öğrenci velileri hiçbir surette bağış yapmaya zorlanamaz…” hükmü,
3-2004/58 Nolu Genelgede okullara yapılacak bağışlarla ilgili esaslar düzenlenmektedir; Genelgede “ Okullara yapılacak bağış ve katkılar tamamen öğrenci velilerinin ve yurttaşların kendi isteği ile olacak, bağış ve katkılar ne zaman verilmek  istenirse o zaman kabul edilecek, bağışlar okul-aile birliğinin banka hesabına bağış sahibi tarafından yatırılacak, okul yöneticileri ile öğretmenler hiçbir şekilde bağış toplama işine katılmayacak, toplanan gelirler okul-aile birliği yönetim kurulunca kullanılacak, bağışlardan elde edilen gelirlerin miktarı ve nerelere ne miktarda harcandığına ilişkin bilgiler okullarda herkesin görebileceği ilan panolarında duyurulacak, yapılan bağış ve katkılar her zaman denetime açık olacak,” hükmü, 
4- MEB Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 20.maddesinin 2.fıkrasında   “İlkokul 1, 2 ve 3 üncü sınıflarda öğrencilerin başarısı; gelişim düzeyleri dikkate alınarak öğretmen rehberliğinde gerçekleştirilen ders etkinliklerine katılımları ile öğretim programlarında belirtilen ölçme ve değerlendirme ilkelerine göre tespit edilir. Karnede “çok iyi”, “iyi” ve “geliştirilmeli” şeklinde gösterilir.” hükmü, 
5- Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği "Öğrencilere Aldırılmayacak Kitaplar" başlığı altında yer alan 37.maddesinde; "Bakanlık tarafından belirlenmeyen ders kitapları ile okutulacak diğer eğitim araçları öğrencilere aldırılamaz." hükmü yer almaktadır. 
Bütün bu mevzuat hükümleri ortadayken, ilk ve ortaokullarda şu pratikler de halen yaşanmaya devam etmektedir;
Okullarda, temizlik ve güvenlik aidatı altında zorla bağış toplanıyor.
-Temeli, 1990’lı yıllarda, öğrencilerden çok küçük miktarlarda temizlik parası adı altında toplanan paralarla atıldı ancak bugün bütün ilk ve ortaokullarda, aylık yüz TL’lere varan temizlik ve güvenlik hizmeti aidatı adı altından yüksek miktarlarda, bağış adı altında zorla paralar toplanmaktadır. Bu para toplama işi okul-aile birlikleri kanalıyla, veliler zorlanarak yapılmaktadır. 
 Okullarda, yardımcı kaynak aldırılması bizzat okul yönetimleri tarafından organize edilmektedir.
-Milli Eğitim Bakanlığı yerinde bir uygulamayla ve fırsat eşitliğini de sağlayacak şekilde, özel okullar dâhil ilk ve ortaöğretim okullarında, ders kitaplarını yıllardır ücretsiz bir şekilde dağıtmaktadır. Bu uygulama ayakta alkışlanacak bir uygulamadır. Ancak buna rağmen, hemen hemen bütün ilk ve ortaokullar, bizzat okul yönetimlerinin yönlendirmesi doğrultusunda velileri, yardımcı kaynak almaya, öğretmenleri aldırmaya zorlamaktadır. 
Okullarda, dışarıdan satın alınan başarı tespit sınavları yapılmakta ve yapılmaya devam edilmektedir.
Okul yönetimleri, ilkokul ve ortaokulların bütün sınıflarında her yıl 6 adet olmak üzere, başarı tespit sınavı yaptırmakta, bu sınavların sonuçları internet ortamında ilan edilmekte ve bu durum devam edip, gitmektedir. Oysa başarı tespit sınavları da tıpkı yardımcı kaynaklar gibi dışarıdan, öğrenci ve velilere zorla dayatılan paralı uygulamalardır. Öğretim programlarının yaklaşımıyla örtüşmeyen, öğrencinin bilgisinin ölçülmesine ağırlık vererek tek yönlü ölçüm yapan, ilgili sınıf düzeyinin kazanımlarıyla ilişkisiz madde kökleriyle oluşturulan, geçerliliği ve güvenilirliği düşük bu tür sınavlarının yapılmaması gerektiği bütün eğitimcilerin malumudur. Ayrıca bu sınavlar nedeniyle, zümre ve şube öğretmenleri arasında öğrenmeyi arttıracak işbirliği yerine, objektif bir şekilde oluşturulmayan sınıflar arasında “Kimin sınıfı birinci oldu?” gibi çirkin bir rekabet oluşmakta, bu durumda okul iklimini bozucu etki yapmaktadır.
Yukarıda sıraladığımız mevzuat hükümleri ve okullarda yaşanan pratikler birbiriyle tamamen zıt, hiçbir şekilde örtüşmeyecek uygulamalardır. Mevzuatı alabildiğine yok sayan bu uygulamalar, her nasılsa bütün siyasi partiler ve bütün Milli Eğitim Bakanları döneminde kesintisiz devam etmektedir. Her eğitim-öğretim dönemi başında, okullarda her ne ad adında olursa olsun para toplanamayacağı, velilerin bağış yapmaya zorlanmayacağı, yardımcı kaynak aldırılmayacağı ve başarı tespit sınavları yaptırılmayacağına dair yazılar ve emirler yayınlanmasına rağmen, yaşanan durumda hiçbir şekilde değişiklik olmamaktadır. Bu durumun sonucu olarak, velilerle para alıp-verme ilişkisine giren okul yönetimleri, tahsildar durumuna düşen sınıf temsilcileri ve öğretmenler, kaynak kitap  almak zorunda kalan veliler, başarı tespit sınavına girdirilerek, ehil olmayan kişilerce hazırlanan soruları belli bir sürede çözmek zorunda kalan öğrenciler, birbiriyle işbirliği yaparak okulu geliştirecek yerde, çirkin bir rekabet içine giren öğretmenler tablosu ortaya çıkmaktadır. Bu durum hem okul yönetimlerini, hem velileri, hem öğrencileri, hem de öğretmenleri olumsuz yönde etkilemektedir. Süreç sonunda en fazla etkilenen de maalesef çocuklarımızın geleceği olmaktadır.
Yaşanan bu sürecin çarpıklığı bir yana, alanda olan herkesin bildiği bu durumu, başta eğitim sendikaları olmak üzere, eğitim toplumunun bütün tarafları ve eğitim politikalarını belirleyen ve uygulayanlar da görmezden gelmektedir.
Atandığı dönemde kamuoyunda büyük heyecan uyandıran Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “2023 Eğitim Vizyonu” belgesinin başarılı veya başarısız olmasının yolu, bu belgede alınan kararların uygulanmasına bağlıdır.
Temennimiz; velileri, para vermekten; öğrencileri, sınav baskısından; öğretmenleri, çirkin rekabetten kurtaracak tedbirleri almak ve uygulamaktır.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

fen bilimleri vozol 10000 Likit

Bosna Hersekde Üniversite Okumak

backlink al