Son olarak Milli Eğitim Bakanlığının 31 Ocak 2021 tarihinde yapılan sözleşmeli öğretmen ataması ve Diyanet İşleri Başkanlığının 11 Şubat 2022 tarihinde bin 500 Kur'an kursu öğreticisi, 5 bin 600 imam hatip, 700 müezzin kayyım  olmak üzere toplamda 7 bin 800 sözleşmeli personel ataması sonrası ortaya çıkan ve yazılı sınavlarda başarılı olmalarına rağmen, sözlü sınav adı altında binlerce gencin hakkını gasp ederek, onları hukuksuzca eleyen sözlü sınavlar kamuoyu vicdanını derinden yaralamıştır.

Kamuda veya özel sektörde herhangi bir mesleğe atanacak olanların niteliklerinin saptanmasına yönelik olarak mesleki bilgisinin ve kültürel düzeyinin tespit edilmesi amacıyla yazılı olarak yapılacak sınavdan sonra bilgi yanında mesleki ehliyete yönelik diğer özel niteliklere de sahip olunup olunmadığının ortaya konulabilmesi açısından tamamlayıcı nitelikte sözlü sınav yapılması mümkündür. Ancak yapılacak olan bir sözlü sınav, yargısal denetime elverişli ve objektif olmalıdır. Bunun için de mesleğin özelliği dikkate alınarak bütün kriterlerin ne şekilde uygulanacağına ilişkin ölçütleri, kriterlerin ağırlığını ve buna göre değerlendirme esaslarını içeren objektif bir yöntemin düzenlenmesi gerekmektedir.

Geçmişten bugüne, sözlü sınavların objektifliği ile ilgili tartışmalar hep olagelmiştir. Bu konuda çeşitli kurumların nesnel bir ölçüt koyması da gerçekten zordur. Ancak hukuk kuralları gibi esas alınması gereken yargı kararları varken, bu kararlara uymayıp, her sözlü sınav sonrası tartışmalara ve haksızlıklara neden olarak, gençleri isyan noktasına getirmek ve mahkeme kapılarında süründürmek, düşündürücüdür!

T.C. Anayasasının 2.maddesi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir hukuk devleti olduğunu kayıt altına almıştır. Hukuk devleti, vatandaşlarına hukuk güvenliğini sağlayan, idarenin, hukuka bağlılığını amaç edinen, buna karşılık kamu gücünün sınırsız, ölçüsüz ve keyfi kullanılmasını önleyen devlettir. Anayasanın 125.maddesine göre, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Hukuk devleti ilkesi karşısında, idarenin yargısal denetimin yapılmasını ortadan kaldıracak imkânsız kılacak işlem ve eylemlerde bulunması mümkün değildir.

Bu anlamda sözlü sınavlarla ilgili, mağdurların lehine birçok idare mahkemesi kararı mevcuttur. Ancak idari davalar konusunda en üst yargı mercii olan Danıştay kararlarına bakarak sözlü sınavlar konusunda bir takım objektif kuralların olduğunu ve bu kurallara bütün idari makamların uyması gerektiğini ifade edebiliriz.

Danıştay 12. Dairesi’nin E: 2013/11187, K: 2015/7260 Sayılı Kararı, sözlü sınavda 48 puan verilerek memuriyete girmesi engellenen ilgilinin davası hakkında şu tespitlerde bulunmuştur;

Sözlü sınavda başarısız sayılma işleminin, diğer tüm idari işlemlerin yargısal denetiminde olduğu gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetiminin yapılması esastır. İdari işlemin yetki, şekil gibi salt usule ilişkin unsurları ile sınırlı olarak yapılacak bir yargısal denetim, hukuk devleti ilkesinin sağladığı güvenceyi temin etmeyecektir. Bu itibarla,

-Davacının girdiği sözlü sınav öncesinde, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması,

-Her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi,

-Böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.

Bu durumda, davacının başarısız sayıldığı sözlü sınavda, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanmaması ve sınav komisyonu tarafından sınav esnasında davacıya sorulan soruların tutanağa bağlanmamış olması nedenleriyle hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Kamuoyuna yansıyan ve sözlü sınav mağdurlarının  iddialarında somutlaşan ifadelere göre, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı, yaptığı son sözlü sınav uygulamalarında, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi gibi açık ve net olan Danıştay kararına aykırı işlem yaparak, hukuk devleti ilkesini ihlal etmiş, hukuk güvenliğini zedelemiştir!

Her iki kurumun da yaptıkları bu hukuksuz uygulamalardan vazgeçerek, Danıştay kararlarında tespit edilen kriterlere uygun yeni bir sözlü sınav süreci başlatıp, hakları ellerinden alınan gençleri yeniden değerlendirmeleri gereklidir.

Kaynaklar

Danıştay 12. Dairesi’nin E: 2013/11187, K: 2015/7260 Sayılı Kararı.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
Murat 3 yıl önce

Sahipsiz olmadığımızı bize gösterdiniz Allah razı olsun

backlink paketleri
tez yazdırma