Matematik Öğrenimini Daha Zor Hale Getiren 5 Zararlı Ön Yargı

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Evet her şeyden önce Matematik dersine öcü gibi ön yargılı bakmamak gerekir. Ne demiş  Albert Einstein!  “Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur…” – Albert Einstein

Matematik konusunda çokça yaygın şehir efsanesi mevcut günümüzde. Belki de sizin ve çocuklarınızın matematiğe bakış açısı bu efsanelerden olumsuz etkilenmiş olabilir…

Gelin bir göz atalım bu efsanelere…

Bazı insanlar matematik genlerine sahiptir, bazıları ise değildir.
Matematik becerisi için herhangi bir gen yatkınlığının varlığını gösteren hiçbir araştırma bulunmuyor. Aslında birçok kültürde “matematik geni” olduğu fikri bile mevcut değil.

Bazı öğrencilerin okulda, doğuştan gelen bir matematik becerisine sahip olduklarını nasıl açıklayabiliriz? Eğer o gene sahipse neden matematik dersinde bu başarısını sürekli gösteremiyor? Ya da sahip olmayan bir çocuk nasıl oluyor da matematik dersinde sonradan başarılı olabiliyor?

Bir öğrencinin yeni bir kavramı kolaylıkla öğrendiğini görmek mümkün. Görmekte yetersiz olduğumuz şey, çocuğun okul hayatından önce yaşadığı, matematikle alakalı ilgisini ve becerilerini şekillendirebilen deneyimleri.

Çoğu çocuk, okul dışında Legolar, oyuncaklar, bloklar ve benzeri şeylerle oynarken çevresiyle matematik hazırbulunuşluklarını da deneyimler. Bu deneyimlemeler bazı çocuklar için doğal gibi görünür. Tersine, bu deneyimleri ilk etapta yaşamayan çocuklar ise, “matematik geni” yokmuş gibi görünürler. Demek ki okul öncesi çağda düşünmeye, anlamaya sevk edici oyunlar oynamaları, çocukların okul hayatlarında matematik becerilerine de katkı sağlıyor.

Sonuç: Matematikte diğerlerine göre daha fazla çaba gösterdiklerini fark eden öğrenciler, kendilerinde “matematik geni” olmadığını düşünerek baştan vazgeçerler. Üstüne de “Zaten evdekiler de matematiğin zor olduğunu söylüyor, hatta babamın lisedeyken matematiği birmiş” cümleleri ön yargıyı daha da artırır. Yelpazenin öteki tarafında yer alan, kendilerinde matematik geni olduğuna ikna olmuş çocuklar için bu durum yeni kavramları öğrenme çabası başladığında “nasıl olsa genim var, er geç yaparım,” zihniyetinden dolayı en kısa zamanda öğrenmeyi bırakmalarına sebep olduğu için ironik ve kötü bir durum teşkil eder.

Çözüm: Çocuğunuza gayret etmenin, öğrenmenin gerekli olduğunu ve çaba göstermeksizin kimsenin başarılı olamayacağını hatırlatın. Bir çocuğun hiçbir piyano dersi almadan Beethoven’ın 5. Senfonisini çalmasını beklemediğiniz gibi, matematiğin de hiçbir çaba gösterilmeden öğrenilmesini beklememelisiniz.

Çalışmak, her şeyi fetheder.

Erkekler kadınlardan matematikte daha iyidir.
Birinci maddeye yakın bir önyargıdır, zira oğlan çocuklarının matematikte kızlardan çok daha iyi oldukları fikrini destekleyen hiçbir araştırma bulgusu en azından şu ana kadar yok.

Hatta kız çocuklarının matematiğe oğlanlardan daha çabuk ilgi duyduğunu biliyoruz. Ancak  kızlar, kadın rol modellerinden (anneler ve öğretmenler) gelen örtük ipuçlarından olumsuz bir şekilde etkilenebilirler. Ayrıca kız çocukları ezberlemekten ziyade, yaparak-görerek öğrenmek konusunda daha başarılıdırlar ki matematik eğitiminin en temel sorunlarından birisi konunun somutlaştırılmasında eğitmenlerin yetersiz kalmasıdır.

Araştırmalar, kızların, matematikte daha düşük performansa yol açan kadın rol modellerinde, inandırıcılık konusunda yetersiz kaldıklarını göstermiştir. (“Zaten bilim insanlarının içinde kadın olanlarının sayısı kaç tane ki!”… gibi)

Sonuç: Kızlar yukarıdaki nedenlerden dolayı muhtemelen daha çok “Ben matematiği yapamayabilirim” ya da “Matematiği sevmiyorum” der ve vazgeçer. Bu çok erken yaşlardan itibaren matematik öğretiminin gerekli olduğu bilim ve mühendislik alanlarını kızlara kapatır.

Çözüm: Eğer matematiği sevmeyen bir ebeveynseniz, Bunu kendinize saklayın! Daima matematik hakkında pozitif tutum sergilemeye çalışın. En azından, O başarabileceğine inanıp, önyargısını yıktığını görene kadar…

“Cahillerdir kadından üstün olduklarını sananlar.” – Mevlana

Matematikçiler problemleri çabuk çözer ve asla hata yapmazlar.
Yeni problemlerin çözülmesi ya da yeni materyallerin öğrenilmesi zaman alır. Matematikçilerin hemen çözebildiği problemler daha önceden çözülmüş problemlerdir. Problem ilk kez karşılaşılan durumdur, eğer o problemle tekrar karşılaşılırsa bu alıştırma sürecine girer…

Bir matematikçiyi farkı kılan şey, kalıpları tanımlama yeteneğidir, yeni fikirler denemek için istekli olması ve bu yol boyunca ortaya çıkacak “başarısızlıklar” ile sabretme arzusudur.

Sonuç: Öğrenciler, matematikçilerin asla hata yapmayacağını düşünür ve ilk denemede hemen doğru cevabı bulmayı umut ederlerse, bir o kadar çabuk da hayal kırıklığına uğrayıp sabretmeyi öğrenemezler.

Çözüm: Öğrencilere, yeni fikirler ve kavramlarla uğraşmak zorunda kaldıklarında hata yapabileceklerini öğretmemiz gerekiyor. Ayrıca onlara, kendi mantıklarını düzeltmek için yollar bulmaları gereken probleme dayalı öğrenmede daha fazla deneyim yaşatmaya ihtiyacımız vardır. Maalesef, geleneksel sınıflarda öğrenciler matematikle ilgili yeterince yaratıcı deneyimlere sahip değiller. Derste ya da evde daha önce çözülmüş olan sorulara cevap bulmak yerine farklı soruları, farklı yollardan çözmek için daha fazla zaman harcamak gerekir.

“Hatalar, ekseriya en iyi öğretmendir.” – James Anthony Froude

Hız matematik yeteneğinin bir göstergesidir.
Çoğu öğrenci, hızlı ve ilk olmanın matematikte akıllı olduğunu kanıtlamak olduğu gibi yanlış bir inanca sahiptir. Bu, sınıftaki öğrencileri nasıl ödüllendirdiğimizden ve sınav sürelerine verilen önemden kaynaklanıyor. Süre vererek öğrencilere test çözdürmek otomatiklik kazanmalarına yardımcı olan, sistemin getirdiği kötü bir kaderdir. Maalesef bu durum sadece soru çözerken kaygının artmasına neden olacak ve bu da hata paylarını yükseltecektir. Hızlı çözmek, doğru sonuca ulaşmak anlamı taşımayabilir. Hızlı ve doğru yanıtı bulmak, tecrübe ile alakalıdır.

Sonuç: Öğrenciler, hızlı olduklarında akıllı oldukları düşüncesi yüzünden, bunu ispatlamaya çalışırlarken, ödev ve testlerde acele ederler. Bu, dikkatsizce yapılan hatalara yol açmaktadır.

Çözüm: Çocuk cevaplar için acele ederken, doğru ya da yanlışlığını asla söylemeyin. Teyit ettirmek için size baktığında, “Bilmiyorum, sen ne düşünüyorsun?” dediğinizde bu onu, cevaplarının makul olup olmadığı hakkında daha fazla düşünmeye ve çalışmalarını kontrol etme alışkanlığı geliştirmeye zorlamış olacak. Çocuğunuza etkin matematiğin bir oyun oynamak gibi olduğunu da hatırlatın. Daima kazanamayız ve hata yaptığımız için bazen kaybederiz. Kaybettikten sonra, vazgeçmemeli, analiz yaparak kendimizi geliştirmeye çalışmalıyız. Ne demişler; “bazen kazanırız, bazen öğreniriz…”

İyi bir hafıza matematikte de mükemmelleşmenin anahtarıdır.
Sadece belli bir sayı kümesini matematikte kullandığımızı düşünürsek, bunun için çok iyi bir hafızaya gerek yoktur. Fakat pek çok profesyonel matematikçi, matematikte ezberlemek için mücadele ettiğini de itiraf ediyor. Çünkü son 10 yılda matematik, kavramsal gerçekler, formüller ve adım adım algoritmalara ayrılmış halleriyle öğretildi. Öğrenciler de ezberlemekten başka çare bulamadılar. Maalesef zamanla hafızalarında o formüllere ilişkin çok az şey, belki de yanlış şekilde kalacaktır. Halbuki matematik yapı ve kurallarını anladıklarında her şey daha anlamlı hale gelecektir.

Sonuç: Öğrenciler, ne yaptıklarını anlamaya çalışmaktan ziyade ezberlemeye çalışırlar, Böylece problemleri düşünmek ve çözmek için sınırlı yeteneğe sahip olurlar. Bu aynı zamanda öğrencilerin dört işlem problemleriyle daha eğitim-öğretimin ilk başlarında uğraşmalarının da temel nedenidir.

Çözüm: Öğrenciler, matematikte neyi niçin yaptıklarına yönelik derin bir anlayış geliştirmeye teşvik edilmelidir. Çocuklarınıza aşağıdaki soruları sorarak bu bakış açısını geliştirebiliriz:

“Problemin çözümünde niçin bu yolu seçtin?”
“Beni cevabının veya mantığının doğru olduğuna ikna edebilir misin?”
“Bunu nereden biliyorsun?”
“Anlamadım, bana açıklar mısın?”
“Bunun neden doğru olduğunu düşünüyorsun?”

“İŞİTİRSEM unuturum, GÖRÜRSEM hatırlarım, YAPARSAM anlarım.” – Konfiçyus

Gördüğünüz gibi, matematikle ilgili, çocuklar için zararlı olabilecek birçok yanlış anlama vardır. Onlardan önyargı ve kaygı tohumlarını alıp, gayret ve inanç tohumlarını ekersek matematik öğretiminde en azından belli bir mesafeyi katetmiş oluruz. Çocuklarınız okul hayatlarında matematiği öğrenirken, siz de onlara rehberliğinizde önyargılara kapılmak yerine bu bilgileri aklınızda tutmayı unutmayın.

Kaynak: http://www.matematiksel.org/matematigin-ogrenilmesini-zorlastiran-5-zararli-onyargi/

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

fen bilimleri vozol 10000 Likit

Bosna Hersekde Üniversite Okumak

backlink al