Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Biliyorsunuz, Milli Eğitim Bakanlığı, kendilerinin deyimiyle 60 yıllık bir rüya (!!!) olan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) denilen ancak, öğretmenin özlük hakları açısından öğretmene hiçbir faydası olmayan, 657'yi bile mumla aratacak olan ve içinde sözde öğretmen kariyer basamakları sınavıyla ilgili maddeler de içeren acayip bir kanun çıkardı.
Kanunun diğer maddelerinden çok, kariyer basamakları ile ilgili maddeler en çok tepki çekti. Peki nedir bu ilgili maddeler?
-Kariyer düzenleme için 10 yılını doldurmuş öğretmenler için uzmanlık, 20 yılını doldurmuş olan uzman öğretmenler için ise başöğretmenlik sınavı yapılacak, baraj puanı 70 olacak, sınavda 100 soru sorulacak, 70 ve üzeri alanlar ögretmense uzman öğretmen, uzmansa başöğretmen olacak. Buraya kadar diyelim ki bir sorun yok.
Peki sorun nerede başlıyor? Niçin tepkiler çoğalıyor?
Birincisi, elbetteki konu malî olduğu için tek taraflı değil maliyeyi de ilgilendiriyor. Dolayısıyla kanun hazırlama sürecinde Maliye Bakanlığının da görüş ve önerileri alınmadan hareket edilemez. MEB, Maliye Bakanlığına; "Böyle bir düşüncemiz var uzman başı 1000 TL, başöğretmen başına da 2000 TL vermeyi düşünüyoruz. Sizce de uygun mudur?" diye sormuştur, herhalde.
Maliye Bakanlığı da; "iyi de kaç uzman adayı, kaç da başöğretmen adayı var?" diye karşılık vermiştir.
MEB de; "yaklaşık 550 bin uzman, 70 bine yakın da başöğretmen adayı var." diye cevap vermiştir.
Bunun üzerine Maliye Bakanlığı da sayının yüksek olduğunu, bunun, hazineye büyük bir yük getireceğini ama sınav koşulu varsa belki elenebilecek sayıya göre verebileceğimiz rakam mümkün olabilir diye şartını öne sürmüştür. Tabii söz konusu öğretmen camiası olunca Maliye şartını hemen ileri sürer. Başka bakanlıklar güçlü oldukları için SINAVSIZ HER İSTEDİKLERİNİ alabiliyorlar.
Neyse, durum böyle olunca MEB elbetteki sayıyı azaltmak için bir şeyler yapması gerekiyordu. O da nedir?
-Bir kere sınavın 2005'tekinin aksine öğretmenlerin branş veya alanlarıyla ilgili olmaması, Genel kültür, Türkçe, İnkılapTarihi ve mevzuatı (kanun ve yönetmelikler) da içeren sınav gibi kesin ve net cevaplardan oluşan şıklardan oluşmaması sadece soyut, izafi(göreceli), genel geçerliliği olmayan, herkese göre farklı yorumlar içeren, sürekli değişkenlik arz eden, konuları ve maddeleri çok kapsamlı ve birçok alt maddelerden oluşan, zaten gerek mesleki olarak gerekse de özel aile durumları bakımından yoğun bir meşguliyetleri olan çoğu 20-40 yıllık öğretmen ve de 50-60 yaşlarında olan, beyin ve hafızaları körelmiş, hakkettikleri halde 17 yıldır yapılmayan sınavlardan dolayı bunca yıllık hakları yok olup giden, ellerinden alınan (ki bunlara kesinlikle bir ayrıcalık yapılıp sınavsız verilmesi gerekirdi. Tabi amaç Uzmanlık/Başöğretmenlik değil sadece desinler meselesi olduğu için yapmazlar) öğretmenleri zorlayacak, yaz tatili ve herkesin hem kendi çocuklarının hem de okuldaki öğrencilerinin okul hazırlığı derdine düşeceği garip bir zaman dilimine denk getirip çalışamayacakları bir zaman ve ortamda hazırlık yapılan bir sınav olması gerekiyordu.
Bunun kanıtı da sınavla elenecek sayı çok olursa göstermelik de olsa en azından bazılarının Uzman/Başöğretmenlik durumunu garanti etmek için birçok haksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk, eşitliğe aykırı maddeler eklediler.
Hiç şüphesiz bunların içinde en önemlisi Yüksek lisans haksızlığıdır. Herkesin yapmak istese bile kontenjan sınırı var denilerek yapamadığı, sadece torpili, sivil toplum kuruluşu yöneticiliği (çoğu da grup halinde), ya da üst düzey referansı olanların yapabildiği, MEB'in yüksek lisans yapmak isteyenlerle ilgili en azından ALES ve Diploma puanı yüksek olanlarla ilgili olarak üniversitelerle herhangi bir taahhüt ve garanti anlaşması da yokken nasıl oluyor da bu durumu bir sınavdan muafiyet sebebi sayabiliyor. Gerçi MEB saymadı, bu konuda diploması olan, sınav stresi ve zahmetini çekmek istemeyen ve bugün de öğretmenlerin feryadını duymak istemeyenler saydırdılar. Ki bunların çoğu yani yaklaşık %70-80'i kendi öğretmenlik alanlarında da değil.
Bu da yetmez denilerek baştan aşağı haksız, hukuksuz, adaletsiz bir bahane maddesi daha eklediler.
Üniversite giriş sınavlarında Eğitim Fakültelerinin puanından en az 20-30 puan daha düşük olan ve okudukları fakültelerde hiçbir pedagojik formasyon, öğretmenlik uygulaması görmedikleri için MEB tarafından öğretmenlik başvuru hakkı bile verilmeyen mezunlara bu hakkı elde edebilmeleri, 4 yıllık fakülte eğitimi boyunca her türlü pedagojik formasyon, Eğitim bilimleri (Eğitim Psikolojisi, Eğitim Sosyolojisi, Ölçme Değerlendirme, Genel ve özel öğretim metotları), Öğretmenlik uygulaması vb.ni sindire sindire almış olan Eğitim Fakültesi vb. mezunlarının seviyesine gelmeleri için Bakanlığın şart olarak koştuğu ekstra 1 yıllık eğitimi alanları da SINAVDAN muaf tutması, hem kendi kendini inkar etmesi hem de öğretmenliğin esas uzmanlık fakülteleri olan Eğitim Fakültelerinin eğitimini kabul etmeyip yok sayması demektir.
Bu kanun ve yönetmeliği bu şekilde çıkaranlara eğitimci ya da eğitimden anlayanlar diyebilmek mümkün mü? Adamlar, kanun çıkarırken hiç işin esasına/alınan eğitim içeriğine, niteliğine bakmadan sadece okunan yıla bakarak -ki onu da MEB kendisi zorlamış, adamlar isteyerek okumamış- sınavdan muafiyet belirliyorlarsa elbetteki eğitimden anladıkları asla söylenemez.
O zaman ben de bir eğitim fakültesi mezunu olarak diyorum ki keşke MEB bizi de 4 yılın sonunda ògretmenliğe kabul etmeyip zorla 1 yıl daha okumaya mecbur kalsaydı. Belki biz de bugün bu saçma ve akıl kârı olmayan adaletsiz maddeden faydalanmış olurduk.
Velhasılı kelam bütün bu çelişkili maddelerinden dolayı bu kanun zaten mahkemelik durumda ve de hiçbir güvenilirlik ve geçerliliği yoktur. Büyük ihtimalle mahkemeden de kanun aleyhine olumsuz bir sonuç çıkacaktır, çünkü çelişkili, tutarsız ve hukuksuz o kadar apaçık maddeler var ki... Sıvasanız kesinlikle üstünü kapatamazsınız.
İşte bütün bu kanıtlar da gösteriyor ki sınav ne söyledikleri kadar kolay olacak ne de LGS öğrencilerine aylık yayınlanan örnek sorular gibi hiç de gerçek sınavla benzer olmayacak. LGS örnek soruları ile LGS sınavı hiç de benzer değildi. Bütün bu söylemler sadece, tamamen çığ gibi büyüyen öğretmenlerin tepkisini azaltmak ve biriken gergin havalarını almak için yapılmıştır. Gerçeği asla yansıtmamaktadır.
Ancak, bütün bunlar bir tarafa, esas mesele, hiçbir bakanlığın, MEB'in yaptığı gibi yılların emekçisi, hele de öğretmenlik gibi belli bir alanda uzman olup performans(Bilgi, tecrübe)'a dayalı bir meslek sahibi (20-40 yıllık 50-60 yaşına gelmiş) kendi çalışanlarını ortaokul lise öğrencisi muamelesi yapıp itibarsızlaştırarak sınava tabi tutmamasıdır.
Özellikle de bu konularda birlik olup Bakanlarının da onları dinleyip yanlarında olması hususunda Sağlık Bakanını, çalışanlarını ve de onlara destek veren Sendika ve kuruluşlarına gıpta edip imreniyor, onları takdirle karşılıyoruz.
Haa bu arada, MEB, personel ve çalışanına değer veren ve onları dinleyen, onlara tepeden kibirlenerek BAKMAYAN BAKAN görsün.
ONLAR ERMİŞ MURADINA İNŞAALLAH BIZ DE ÇIKARIZ KEREVETINE...
Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik Grubumuza Üye olarak Tüm Gelişmelerden Haberdar Olabilirsiniz
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!