Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Dünden beri grupta ve çeşitli platformlarda sınav ile ilgili birçok şey yazıldı, çizildi, söylendi. Kimi öğretmenlerimiz durumla ilgili serzenişte bulunurken kimi öğretmenlerim de vaziyetin bu şekilde olacağının belli olduğunun altını çizdi. Yani tabiri caizse öğretmenler arasında bir fikir ayrılığı oluştu. Aslında burada sorgulamamız gereken , serzenişte bulunan öğretmenlerimizin de anlatmak istediği, bizim TÜRKÇE dersimizin içeriği ve kapsamı konusunda kargaşanın oluşması. Dünkü sınavda da gördük ki bizim yıl boyunca hatta 5. sınıftan itibaren anlatamaya ve kazandırmaya çalıştığımız birçok beceri göz ardı edildi. Deyimlerimiz, atasözlerimiz gibi dilin zenginliğini anlatmaya çalışan, dil becerilerini ve metin çözümlemeyi hedefleyen, cümleyi okuduğu zaman ifade ettiği duyguyu yakalamaya çalışan, paragrafa bakınca iletmek istediği mesajı anlayan öğrenciler yetiştirmek için çabaladık. Ama sınavda ne yazık ki bu kazanımların çoğunu göremedik. Belki de diyeceksiniz ki bu kazanımları kazandırdıysanız ölçüt sınav değil her zaman işlerine yarar. Ama durum bizim eğitim sistemimizde böyle işlemiyor . Tamamen sınav odaklı bir sistemde verilen ile istenenin tutarlı olmasını istemek her öğrenci ya da öğretmenin temel hakkıdır. Tamamen okuduğunu anlamaya yönelik çalışma yapıyoruz deyip birçok kazanımı es geçmek bence dilimizin doğru aktarımına balta vurmaktır. Bunun yanında bazı becerileri kenara atıp dil bilgisini abartmak da elbette doğru değil. Bunun dengesini öğretmeninin inisiyatifine bırakmaktansa Millî Eğitim, bu konuda kesin kararlar alıp her öğrenciye eşit hizmetin sunulmasını sağlamalıdır. Çoğu okullarda kaynak kullanımı vs. gibi kısıtlamalarla öğretmenin elini kolunu bağlayan bir sistemle diğer tarafta hâl böyleyken öğrencilerimi sınava hazırlayamam, risk almak zorundayım, diye sisteme direnen öğretmenlerimiz var. Bu durumda da en çok zarar gören öğrenciler oluyor. Ayrıca 8. sınıf öğrencisinin yaş durumunu da dikkate aldığımızda bu derece zorlamanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Soruların kolaylığı zorluğu bir kenara insanı ikilemde bırakan içeriklerin ve yaklaşımların bulunması bizler bu kaosa sürüklüyor. Yani uzun lafın kısası her öğretmen kendince haklı. Ama ders kitaplarındaki etkinliklerle bu işin çözülmeyeceğini bir kez daha anlamış olduk. MEB artık örnek soru yayımlamak yerine ne istediğini, ders kitaplarına ve ders kazanımlarına da açık ve net bir şekilde eklerse bu sorunlar ortadan kalkacaktır. Okuduğunu anlar, yorumlar gibi kazanımların içi doldurulmalıdır. Okuduğunu anlamaya dayanmayan bir ders var mıdır ki? Tarihî bir savaşı üstte anlatıp muhtemel sebep ve sonuçlarını sormak da okuduğunu anlamaya dayalıdır elbette ama bunu Türkçe sorusu olarak koymak ders sınırını ya da displinler arası kazanım olayını çorbaya çevirmektir. Şahsi olarak isteğim şudur ki Türkçe dersi becerilerini ve dilin içeriğini ön plana çıkaran soru ve içeriklerle karşılaşmak. Çok uzattım farkındayım, söylenecek de çok şey var ama umarım bundan sonrası çocuklarımız için en hayırlısı olur. Hepimize tekrardan geçmiş olsun.
Duygu Akkaya Salman
Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik Grubumuza Üye olarak Tüm Gelişmelerden Haberdar Olabilirsiniz
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!